En fazla Ermeni’yi ölümden, gazap ve katliamdan kurtaran Kürt bana göre Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazasından olan Beylerin Beyi Muhtıla Bey’dir. 19. yüzyılın  sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Muhtıla Bey sayesinde binlerce Ermeni ölümden kurtulmuştur. Bir kaynağa göre Muhtıla Bey 4459 Ermeni’yi korumuş ve zulümden kurtarmıştır.

  • Rohat Alakom

Kürtçeden çeviren: Ferdi Okyay

Beylerin Beyi: Muhtıla Bey

En fazla Ermeni’yi ölümden, gazap ve katliamdan kurtaran Kürt bana göre Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazasından olan Beylerin Beyi Muhtıla Bey’dir. 19. yüzyılın  sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Muhtıla Bey sayesinde binlerce Ermeni ölümden kurtulmuştur. Bir kaynağa göre Muhtıla Bey 4459 Ermeni’yi korumuş ve zulümden kurtarmıştır(2).

Bu rakam göz ardı edilebilecek bir rakam değildir. Alman Ermeni Cemaati ruhani lider Karakın Bekçiyan 2012 yılında Almanya’nın Hamburg kentindeki St. Petri Kilisesi’nde düzenlenen 1915 Ermeni Soykırımı anma etkinliğinde yaptığı bir konuşmada insanlıklarını ve vicdanlarını ortaya koyan, yaşamını tehlikeye atan iyi kalpli insanları sıralarken Muhtıla Bey’in adını da anmıştır(3).

Muhtıla Bey konusu daha yıllar önce Ermeni ansiklopedilerinde de yer almıştır: “Moks Ermenileri, kaymakam Murtula Bey sayesinde 1895-1896 ve 1914-1915 kırımlarından kurtulabilmişlerdir” (4).

Muhtıla Bey, çok zor koşullar altında ve kritik bir durumda din ve etnik köken ayırmaksızın resmi emirlere karşı çıkmış, her türlü tehlike ve riski göze almış, aşağıda göreceğimiz gibi binlerce insanı korumuş ve büyük bir kurtarma operasyonuna öncülük etmiştir. Onun bu cesareti övgüye değerdir ve bu alanda Kürdistan’da tek örnektir. Muhtıla Bey bu yaptıklarıyla “En fazla Ermeni kurtaran Kürt” olarak tarihe geçmiştir. Ölümünden uzun yıllar sonra da olsa Muhtıla Bey insan hakları savunucuları tarafından anılmalı, ödüllendirilmeli ve hakkı teslim edilmelidir.

Muhtıla Bey (öndekilerin ortasında) ve Müküs’teki çalışma arkadaşları : Orbeli’nin kitabından

Ermenilerin Kurtarıcısı

Yazının başında belirttiğim gibi Muhtıla Bey, 1895 ve 1915 yıllarında araştırmacı ve yazarlara göre yaklaşık 4459 Ermeni’yi korumuş ve onları bu tarihlerde gerçekleşen iki soykırımdan kurtarmıştır. Muhtıla Bey, Serhatlı Kürtlerin deyimiyle, bu yirmi yıl içinde, “zahmetli zor günlerin insanı” (mirovê rojên oxirmê giran) olmuştur. Daha 1895 yılında Osmanlının askeri güçleri Gümüşören (Ozîm) köyüne saldırdığında, Muhtıla Bey köy halkını o hunhar güçlerin saldırısından korumuştur(5). 1915 yılında Ermenilere karşı soykırım başladığında da binlerce Ermeni, Muhtıla Bey tarafından sağ salim kurtarılmıştır. Aslen Müküs’lü olan Gazaryan Garegin anılarında Muhtıla Bey’in bu çabaları üzerinde durur. Bu soykırım Müküs’te başladığında Gazaryan Garegin on yaşındaymış. Muhtıla Bey, yaşça büyük olan Ermenileri ormanlık alanlar ve mağaralarda muhafaza etmiş, çocukları da Kürtlerin evlerinde saklamış. Gazaryan Garegin diyor ki kendisi de “Apê Mısto” adlı bir Kürdün evinde saklanmıştır(6).

Kürt tarihçisi Karlanê Çaçan da araştırmalarında Müküs ve Müküs’e yakın yerlerden Sovyetlere göç etmiş kişilerin anılarına yer verir. Onlardan birisi de Hizanlı Nuri’dir ve anılarında Muhtıla Beyi şöyle anlatır:

Muhtıla Bey’in egemenliğinde 75 köy vardı, o köylerde ne olursa bilgisi hemen Muhtıla Beye ulaşırdı ve cemaatin “Muhtıla Bey’in yüz gözü ve kulağı var” demeleri boşuna değildi. Özellikle Ermenilere hatırsızlık eden bir Kürt olduğunda onun Muhtıla Bey’in elinden kurtuluşu yoktu”(7).

Muhtıla Bey’i görmüş ve fotoğrafını çekmiş kişilerden biri de Alman oryantalisti Carl Friedrich Lehmann- Haupt’tur (1861-1934). Bir araştırmasında bu Kürt beyi hakkında ilgi çekici şeyler söylüyor: “Van’da ona Ermeni soykırımıyla ilgili haber ulaştığında o aceleyle 150 rubleye bir at satın alıp gece gündüz o attan inmeden, öldürürcesine sürerek, gelip bu soykırıma engel oluyor.” Muhtıla Bey’in bu yaptıklarını büyük bir olay olarak değerlendiren Lehmann-Haupt, ardından sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kısa bir zaman sonra Kürtler arasında o aksakallı kartalı tanımak da bize nasib oldu”(8).

O sıralar Van’da kalan, Muhtıla Bey ile ilişkileri olan, çoğu zaman birbirlerini gören Rus elçi yardımcısı S. Olferev, Muhtıla Bey’in kişiliği ve Kürt-Ermeni dostluğu hakkında şunları söyler: “Muhtıla Bey büsbütün farklı bir insan. Onun gibi marifetli, merhametli ve akıllı bir insan yoktur. Çok iyi Ermenice konuşurdu, Ermenilere büyük bir sevgi ile yaklaşırdı. Van’da Ermenilere yönelik soykırım başladığında Ermenileri kurtarmak için her yolu denedi. Onun bölgesinde hiçbir Ermeni zarara uğramadı”(9).

Hovsep Orbeli’nin (1887-1961) belirttiği gibi insan sevgisi Muhtıla Bey’in kanında vardır(10).  Muhtıla Bey öte yandan başka bir şeyin daha farkına varıp bunu özellikle belirtmiştir. Ona göre eğer insan eğitilmezse, hayvanlardan da kötü bir konuma düşer ve hatta sonunda canavarlaşır. Muhtıla Bey’in büyüklüğü onun şu sözlerinde saklıdır: “Kurt bir koyunu yakalar, yer ve doyar fakat insan ihtiyacı olmamasına rağmen tüm dünyayı yakabilir.”(11)

O, bu sözleri yüzyıl önce Müküs’te dostu Orbeli’ye söylemiş. Kürtleri sevmeyenler, çoğu zaman, Kürtlerin çok sayıda Ermeniyi öldürdüğünü söylerler, onlar doğruluğu olmayan bu sözlerle Kürtleri suçlu göstermek isterler. Fakat Muhtıla Bey’in çabaları ve yaptıkları, temelsiz bu sözleri yalanlıyor. Bu karalama ve propagandalara karşın bir abide olarak tarihe geçmiştir.

Muhtıla Bey’in Yaşamından Birkaç Yaprak

Müküslü Muhtıla Bey unutulmuş Kürt şahsiyetlerinden birisi sayılabilir. Şimdiye kadar Muhtıla  Bey’in yaşamı hakkında ne biyografik bir çalışma yapılmış ne de kendisinin geniş bir portresi yazıya dökülmüştür. Fakat Avrupa ve Sovyetler’de yayımlanmış bazı kaynaklarda kısa da olsa Muhtıla Bey’e değinilmiştir. Van’ın Müküs ilçesinden olan Muhtıla Bey’in ismi kaynaklarda birbirinden çok farklı yazılmıştır(12).

Muhtıla Beyi görmüş olan Alman oryantalist Carl Friedrich Lehmann- Haupt bir notunda Muhtıla Bey’in “Lütfü Bey” olarak adlandırıldığını belirtir(13). Müküs ilçesinin adı da Muhtıla Bey’in adı gibi çoğu zaman farklı yazılmıştır. (Mog, Moks, Mogkh, Türkçe: Muks, Müküs). Van’a bağlı Müküs ilçesi, çok eski bir yerleşim merkezidir. Van’ın güneybatısında yer alır. Birçok gezgin ve araştırmacı yüzyıl önce Müküs’e gitmişlerdir. Kürt tarihçi Karlanê Çaçan bir çalışmasında Rus ve Ermeni kaynaklarına dayanarak Muhtıla Bey hakkında bazı bilgiler aktarır:

Muhtıla Bey yedi yıl İstanbul’da bir okulda okumuş ve eğitimini orada bitirmiştir. Aynı zamanda çok iyi Türkçe ve Farsça biliyordu. Boş zamanlarında kendine bir hoca tutup Ermenice öğrenir. Onun Avrupa’nın yaşam tarzı ve edebiyatına çok ilgisi vardı. 1878’den yaşamının sonlarına kadar Müküs ilçesinin nahiye müdürüydü. O her zaman Ermeniler ve Kürtler’in barış içerisinde yaşayabilmeleri ve komşuluklarının daha çok pekişmesi için çabalamıştır”(14).

Muhtıla Bey, Evdıla Bey’in oğlu olup kendisine dedesinin adı konulmuştur. Bir kaynağa göre Van valisi 1912’lerde Muhtıla Bey’i bir ara Nordûz (Güroymak) kaymakamı yapmak ve onu bir Osmanlı nişanı ile ödüllendirmek istemiştir. Fakat Muhtıla Bey bu teklifi kabul etmemiş ve rahatsız olduğunu gerekçe göstererek nazikçe geri çevirmiştir. Muhtıla Bey bir ara resmi işlerinden de el çekmek istemiştir(15).

İlgimizi Muhtıla Bey konusuna yönlendiren kişilerden biri de birkaç yıldır Müküs’ün tarihiyle uğraşan, Türkçe ve Kürtçe ilgi çekici araştırmalar yayımlayan araştırmacı yazar Sinan Hakan’dır (16).

Yazar ilk kitabında kısa da olsa Muhtıla Bey’in karizmatik kişiliği üzerinde durur. Sinan Hakan bu çalışmasının bir yerinde Muhtıla Bey’in 1920’lerde bir süre Gevaş’ta da (Westan) kaymakamlık yaptığını ve işlerini çoğu zaman Pşivang köyünde yürüttüğünü söylemektedir. Sinan Hakan yine aynı çalışmasında Muhtıla Bey’in ölümünden sonra Eyüphan Bey’in ailesinin içinde ikilik ve rekabet oluştuğunu ve değerli birçok kişinin bu çekişmelerde yaşamını yitirdiğini belirtir. Sinan Hakan’a göre Muhtıla Bey 1922’de vefat etmiş ve hiç evlenmemiştir(17).

Eyüphan Bey’in ailesinden Han Mahmut ve  Muhtıla Bey en karizmatik kişiler sayılabilir(18). İsveççe çıkan bir gazeteye göre Han Mahmut Osmanlı paşasını öyle korkutmuş ki paşa topları olmasına rağmen dışarı çıkmaya cesaret edememiştir. Gazetenin belirttiğine göre Kürdistan ve Ermenistan’ın Van bölgesindeki vergileri Osmanlı hazinesine gitmek yerine bu güçlü Kürt Bey’ine gider(19).

”Arkamızda bir dağ gibi durdu”

Kürt Edebiyatında Muhtıla Bey’in İmajı

Muhtıla Bey’in kişiliği bazı Kürt yazarların da ilgisini çekmiş ve Muhtıla Bey’i yapıtlarında edebi bir konu haline getirmişlerdir. Kürt tarihçisi ve yazarı Nado Mahmudov Kır Atlı (Siyarê Hespê Boz) adlı öyküsünde Ermeni yurtseveri Andranik Ozanyan’dan bahsetmiştir. Bu belgesel yapıtta aynı şekilde Muhtıla  Bey’in de tarihi bir portresi vardır. Artık yaşlanmış olan Müküs’lü bir Ermeni köylüsü burada Muhtıla Bey’in birçok Ermeniyi Osmanlı’nın zulüm ve baskısından kurtardığını belirtir. Aşağıda bu öykünün ilk bölümü yer almaktadır:

Köylü, ben zulüm  ve katliamın diyarından, Ermenistan’dan geldim, diye başladı. Ben iyi ve kötü olayların şahidiyim. Ben Müküs ilçesindenim, bizim ilçemizde birlikte yaşayıp birbirlerine ellerinden geldiğince yardım eden Ermeni ve Kürtler vardı. Ünlü Kürt beyi Muhtıla Bey ilçemizi idare ediyordu. Adını duymuşsundur. O da senin gibi toplumsever ve hak tanırdı. Müküs’lü Ermeniler zulümden kurtulmuşlarsa Muhtıla Bey sayesindedir. Sultan’ın Ermeni soykırımı hakkındaki gizli fermanı alındığında Van’da paşa, bey ve kaymakamlar gizli bir şekilde toplandılar. Muhtıla Bey de bu toplantıya katıldı. Bu toplantıda sultanın fermanı okunuyor ve katılanlara görev yerlerine döndüklerinde Ermeni soykırımına başlamaları söyleniyor. Muhtıla Bey o akşam Van’dan ayrılıp Müküs’e ulaşıyor ve Kürt aşiret reislerini toplayıp onları bu soykırım hakkında bilgilendiriyor.

O aşiret liderlerinden Müküslü Ermenilerin başına bir şey gelmemesi için ellerinden ne geliyorsa yapmalarını istiyor. Sultanın insanlık dışı fermanından yana olan küçük kardeşi Nureddin Bey dışında diğer tüm aşiret liderleri onu destekliyorlar. Murtıla Bey kardeşini bu yüzden ayrı tuttu. O sadece bizim ilçemizin Ermenilerine sahiplik yapmadı, aynı zamanda Bagêş, Bitlis ve Van’dan kaçmış olan Ermeni ailelere de sahip çıktı. O, Ruslar Bitlis’e ulaşana kadar Ermenilere sahip çıktı. Tüm Ermenileri Ruslara teslim edene kadar bu işten elini çekmedi. Köylü, sözlerini bizim beyimiz çok mert, Ermenisever bir beydi diye sonlandırdı”(20).

Nado Mahmudov 1987 yılında kaleme aldığı Unutulmayan Karşılaşmalar adlı anı kitabında da Muhtıla Bey’e geniş yer verir. Anlattıkları küçük bir romanın konusunu oluşturacak kadar uzundur: “Murtula Bey gibi Ermenileri sevenlerin sayısı Müküs’te azdı. Onun hakkında yedi gün gün yedi gece konuşsam yine yetmez”. Nado Mahmudov karşılaştığı kişiler arasında daha Ermenistan’a göç etmeden önce Müküs yöresindeki köyünde muhtar olan Harûtyûn Manûkyan’nın anılarına yer verir. Köylerinde Ermeni ve Kürtlerden oluşan 50 ailenin oturduğunu söyleyen Harûtyûn Manûkyan, Muhtıla Bey’i yakından tanıyan birisidir. Haxin adlı aynı köyden olduklarını, evlerinin birbirine yakın olduğunu belirtir. Ermeni kırımının başladığı sırada bu Kürt Beyi’nin yaptıklarını “Murtula Bey arkamızda bir dağ gibi durdu” sözleriyle dile getirir.

Ermeni soykırımı sırasında Müküs’e Ermeniler arasında silah toplamaya gelen Çerkez kökenli binbaşı Muhtıla Bey’in çabaları sonucunda Ermenilere fazla dokunmaz. Muhtıla Bey bu Çerkezin gözünü diktiği çok sevdiği Arap kısrağını bile insanlık uğruna bu at delisi Çerkez’e bağışlar. Harûtyûn Manûkyan anılarında Muhtıla Bey’in yakın aile çevresi hakkında da bilgiler sunar. Bir yerde kız kardeşi Şuret’in av turlarına katıldığını belirtir: “Evdal Bey’in yaşamı uzun sürmedi. O arkasında Murtula Bey, Nureddin Bey adlarında iki oğlan ve güneşe sen çıkma ben çıkayım diyen Şuret adında güzel bir kız bıraktı. Şuret çok iyi at sürerdi ve attığını vuran keskin bir nişancıydı. Daha çok büyük kardeşi Murtula Bey’e bağlı idi. Bazen beraber ava çıkarlardı, eli boş dönmezlerdi”(21).

Eski Sovyetlerden olan Kürt yazarı Eliyê Evdilrehman ölümünden önce Muhtıla Bey konusu üzerinde, onun yaşamı ve kişiliği üzerine bir roman yazmak için çalışıyordu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor: “Bunun dışında şu an Muhtıla Bey romanı üzerinde çalışıyorum, bilindiği gibi o, Müküslü bir centilmendi”(22).

Ölümünden sonra onun elyazmalarına ne oldu bilmiyoruz. Eliyê Evdilrehman aslen Vanlıydı ve 1926’da başka Kürtlerle beraber Sovyetler’e geçiyor ve ölümüne kadar orada yaşıyor. Eliyê Evdilrehman bir Kürt roman yazarı olarak tanınır. Yiğitler Köyü (Gundê Mêrxasa) ve Dağlarda Savaş (Şer Çiya De) adında iki roman yayımlamıştır. Son romanında Ağrı Ayaklanması’nı anlatır. Eliyê Evdilrehman bu romanın bir bölümünü Muhtıla Bey’e ayırır. Yazar bu bölümde 1915’lere gidiyor ve Muhtıla Bey’in binlerce Ermeni’yi kurtarışını anlatıyor. Evdal Bey’in oğlu Muhtıla Bey Müküs’te çok sevilen birisidir: “Onun saygınlığı sadece Müküslü Ermeni ve Kürtler arasında değil, Türkiye Kürdistanı’nın tamamında da vardı, hatta bu yüzden Türkiye Kürdıstanı’nın Kürtleri ona İnce Prens (Mîrê Zirav) derlerdi.” Romanda bunun dışında başka şeyler de anlatılır.

Ermeni ve Kürtler arasında ikilik olduğu zaman Muhtıla Bey onları biraraya getirir, nasihat eder, onları barıştırırdı. 1915’te Osmanlı Hükümeti Ermeni sürgün ve soykırımıyla ilgili resmi kararlar verdiğinde Muhtıla Bey kendini hasta gösterip Ankara’da bulunan bir doktorun yanına gider. Oradan Ermeni ve Kürt liderlerine gizlice bilgi ulaştırıp Müküs’lü Ermenilerin dört gün içinde Rusya’ya geçmeleri gerektiğini söyler. Öyle de oluyor. Binlerce Ermeni Rusya tarafına geçer. Hükümet güçleri Müküs’te hiçbir Ermeni’nin kalmadığını, kaçtıklarını öğrenince Muhtıla Bey’den şüphelenir. Fakat Kürtler Muhtıla Bey aleyhinde böyle bir propaganda yürütüldüğünü öğrendiklerinde buna tüm gücüyle karşı çıkarlar(23).

Muhtıla Bey konusu Ermenistan dışında gelişen Çağdaş Kürt Edebiyatı’na da yansır. İsveç’te yaşayan Kürt yazarı Mehmed Dehsiwar tarafından 2018 yılında kaleme alınan Tehlikeli İz (Şopa Xedar) adlı romanda 1915 Ermeni Soykırımı sırasında bir Kürt ailesinin evlat olarak yetiştirdiği Nezire adında Ermeni kökenli bir kadının öyküsüne de yer verilir. Nezire bu romanda Ermenilerin kökünün kazındığı bir sırada Muhtıla Bey’in birçok Ermeni vatandaşı kurtararak sınırın öte tarafına geçirdiğini belirtir(24).

Muhtıla Bey sadece anı, öykü ve roman türünde değil tema olarak şiire de konu olmuştur. Kürt şairlerden Fêrîkê Ûsiv örneğin bir şiirinde şöyle der:  “…Sevgi, helallık, cömertliğin ne olduğunu bilmek için/Murtula Bey’e daha fazla yönelmeliyiz”(25). Kürt ve Ermeniler arasındaki dostane ilişkilerden söz açıldığı zaman çoğu kez Muhtıla Bey’in adı geçer, Muhtıla Bey “zorlu günlerin insanı” olarak tanımlanır.

Müküs’te bir grup Ermeni kadını (Orbeli’nin kitabından)

Tarihi Bir Karşılaşma: 

Muhtıla Bey ve Orbeli 

Eski yıllarda Avusturyalı botanist Karl Georg Theodor Kotschy (21) ve Alman oryantalist C.F. Lehmann-Haupt22  dışında Ermeni kökenli H. Orbeli’nin yolu de Müküs’e düşmüştür. Ünlü bilim adamı 1911-1912 yıllarında iki defa Muhtıla Bey’e misafir olmuştur. Orbeli’nin yaşamı üzerine geniş kapsamlı bir biyografi yazmış olan araştırmacı K.N. Yuzbaşyan, bu çalışmasının bir yerinde şöyle diyor: “Muhtıla Bey, bu genç bilim adamı üzerinde çok etki bırakır”. Yuzbaşyan daha sonra Orbeli’nin Müküs’ten ailesine göndermiş olduğu bir mektuba yer verir:

Bir Kürt beyi olan nahiye müdürünün evinde kalıyorum, bu bey Ermeni soykırımı zamanında Ermenileri savunmuş ender insanlardan biridir. Böylesi yakışıklı ve sıcakkanlı koca adam çok az gördüm. Fakat daha önemlisi bu adam çok saygın birisi, bu zamandan beri Van’dan öteye gitmemiş ve beni çok seviyor”(26).

Orbeli Müküs’ten ayrıldıktan sonra Kürdolojinin ilerlemesi için Sovyetlerde çok değerli ve yararlı çalışmalar yapmıştır. Kürdologlar bu çalışmalarından dolayı Orbeli’ye büyük değer vermişlerdir(27).

Orbeli, Müküs ilçesinin tarihi, toplumsal yapısı ve dili üzerine araştırmalar yapmış ve bu konuda eserler vermiş ilk kişilerden birisi sayılır. Onun ölümünden sonra yayımlanan ilk araştırması 1982 yılında çıkan Müküs’te Folklor ve Gündelik Yaşam adlı kitabıdır(28). Bu kıymetli araştırma yıllar geçtikten sonra bu kez İstanbul’da Kürtçe olarak yayımlandı(29).

Orbeli 20. yüzyılın başlarında Müküs’e gittiğinde Kürtçenin Kurmancî lehçesi ve folkloru da onun ilgisini çekmiştir. Müküs’te konuşulan Kürtçe lehçesine göre hazırladığı sözlük Kürtçe ve Rusça Sözlük (Ferhenga Kurdî û Rusî) adıyla 2002’de Erivan’da yayımlanır(30). Muhtıla Bey ve Orbeli’nin adları, Müküs, Kürt ve Ermenilerin adları gibi kavramlar yıllarca boyunca birbirini çağrıştırmıştır.

Muhtıla Bey son yıllarında siyasetten ve Osmanlı devletinin yaptıklarından rahatsızlık duyduğu için memleketini bırakıp son yıllarını kadim dostları Orbeli ve Lalayans ile geçirmek istemiştir(31). Muhtıla Bey kendi halkı Kürtlerin geleceği ile de ilgilenmiştir. O zamanlar Van’daki Rus diplomatı S. Olferev’i tanıyordu ve onunla ilişki halinde idi. Muhtıla Bey’e göre ancak Rus ordusu gibi bir ordu Kürtlere sahip çıkabilir ve onları kurtarabilir(32).

Bu çetin yıllarda Muhtıla Bey Ermeni çeteleri ve aşırı grupların suçsuz Kürtlere zarar vermemesi için de çok uğraşmış fakat yine de bu kavgada birçok Kürdün kanı dökülmüştür(33).

Muhtıla Bey Tarihi Yazıyor!

Gelecekte yeni yeni belgelerin ortaya çıkışıyla Muhtıla Bey’in adı daha çok anılacaktır. Muhtıla Bey konusu Burçin Gerçek ve Emre Can Dağlıoğlu gibi başka araştırmacıların da ilgisini çekmiştir. Burçin Gerçek birkaç yıl önce çıkan bir kitabında Ermeni soykırımında emirlere karşı gelenler, onları kurtaranlar, direnenler listesine Muhtıla Bey’i de katar(34).

Başka bir kaynakta Ermenilere yönelik olarak 1895 yılında baş gösteren olaylar sırasında Murtıla Bey’in Van gölündeki Ahtamar adası ve orada bulunan Ermeni Kilisesi’ni koruduğu bilgisi yer almaktadır(35). Muhtıla Bey’in adı sadece Müküslüler ve Kürtler için değil, bana göre tüm insanlık için büyük bir onur kaynağıdır. Müküs çoğu zaman kuşların dilini bilen ünlü Kürt şairi Feqiyê Teyran’nın adıyla anılır.

Bu kadim belde böylece binbir çeşit kuşun konduğu kocaman bir yuva ve Han Mahmut’un isyan ettiği bir diyar olarak tarihe geçmiştir. Fakat ‘En Çok Ermeni Kurtaran Kürd’ün öyküsü bu tarihi daha da renklendirir. Kuşların yuvası Müküs, bu sefer Ermenilere sığınak olmuştur. Kısacası Muhtıla Bey burada da gördüğümüz gibi tarih yazıyor!

NOTLAR

1- Daha önceleri Kürtçe yayımlanan bu yazım 2019  yılında kendisi aslen Müküs yöresinden olan Ferdi Okyay tarafından bu kez Türkçeye çevrildi. Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Burada yayımlanan yazı bu çevirinin kısaltılmış, kısmen değiştirilen ve gözden geçirilen bir versiyonunu oluşturuyor. Bu yazımın Kürtçe orijinali ilk kez İsveç’te çıkan Bîrnebûn dergisinde yayımlandı: Rohat Alakom, Muhtila Begê Moksî, Bîrnebûn, nr 45/2010, s.10-20. Daha sonra Ermeni Soykırımı üzerine Kürtçe yayımlanan kitabımın bir bölümünü oluşturdu: Rohat Alakom, Komkujiya Ermenîyan -1915, Avesta, 2015, s.13-26.

 2-J2 Jacques Semelin, Claire Andrieu, Sarah Genburger, La résistance aux génocides: de la pluralité des actes de sauvetage, 2008, s.211.

3 Jineps, nr Nisan/2013, s.13.

4 Küçük Ermeni Ansiklopedisi, cilt 3, 1999.

5 Î. A. Orbelî, Li Muksê Folklor û Jîyana Rojane, Nûbihar, 2011. Amadekar: Sînan Hakan, wergêr: Têmûrê Xelîl, s.72.

6 Karlênê Çaçanî, Pizmamtiya Cimeta Ermeniya û Kurda, Yêrêvan, 1977, s.22.

7 Karlênê Çaçanî, s.21.

8 C. F. Lehmann-Haupt, Armenien. Einst und Jetzt, vol.II, Berlin & Leipzig, 1926, s.87.

9 Karlênê Çaçanî, s.23.

10 Î. A. Orbelî, Li Muksê Folklor û Jîyana Rojane, s.64.

11 Î. A. Orbelî, Li Muksê Folklor û Jîyana Rojane, s.67.

12 Biz bu metinde Muhtıla Bey ismini kullandık. Bazı alıntılarda yazıldığı gibi Murtula Bey olarak bıraktık. Sovyet Kürtleri arasında daha ziyade Murtıle/Murtıla Bey olarak bilinir. Sinan Hakan bu konuda şöyle söylüyor: “İsminin doğrusu Muhtıla Beydir, dedesinin adı da Muhtıla Beydi. Kürtçe “Mıhtıla” deniyor, Osmanlıca ve Türkçesi Mutiullah Beydir. Nasıl olduğunu bilmiyorum fakat Orbeli yanlışlıkla “Murtılla” yazmış ve Ermeniler ve Kürtler arasında böyle kullanılmış fakat bu doğru değildir.” (Sinan Hakan’ın 25/02/2010 tarihli mektubundan).

13 C. F. Lehmann-Haupt, Armenien. Einst und Jetzt, vol.II, Berlin & Leipzig, 1926, s.87.

14 Karlanê Çaçan, s.20-21. Bazı kaynaklara göre Muhtıla Bey yirminci yüzyılın başlarında, bazı kaynaklara göre de 1902’de Müküs’ün nahiye müdürü olmuştur. Fakat hem bu konuda hem de Muhtıla Bey’in biyografisinde bazı boşluklar var, bunların iyice araştırılması gerekmektedir. O’nun İstanbul’da kalmasıyla ilgili olarak Sinan Hakan şunları aktarıyor: “Muhtıla Bey İstanbul’a hiç gitmemiş ve orda eğitim görmemiştir, bu söylem yanlıştır. Fakat babası Evdal Bey ve iki kardeşi 1849 yılında Rodos’a sürgün edilmişlerdi. Sonra affedilmiş ve İstanbul’da Dersaadeti Humayun Ordusunda Üçüncü Süwari Alayı’nda yer almış, 1860’larda Müküs’e dönmüş ve Müküs ve Gevaş’ta kaymakamlık yapmıştır. Türkçe bilmek ta Han Mahmut zamanından beri zaten bu ailenin bir gerçekliğidir.” (Sinan Hakan’ın 25/02/2010 tarihli mektubundan).

15 Karlênê Çaçanî, s.23.

16 Sinan Hakan, Müküs Kürt Mirleri Tarihi ve Han Mahmud, Weşananên Pêri, 2002. Sinan Hakan, Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürtler ve Direnişleri (1817-1867), Weşananên Doz, 2007. Sinan Hakan, Di dîrokê de Miks û mîrên Miksê, Malpera Nefelê (7/4 2009).

17 Sinan Hakan, Müküs Kürt Mirleri Tarihi ve Han Mahmud, Weşananên Pêri, 2002, s.135.

18 Muhtıla Bey Şêxî Beyin torunudur, Şêxî Bey de bilindiği gibi Han Mahmut’un kardeşidir ve her ikisi de Ebdi Beyin oğulları ve Eyüphan Beyin torunlarıdırlar. Ailenin ismi dedelerinin adından (Eyüphan Bey) gelmektedir. Şêxî Bey 1821’de öldürüldüğünde kardeşi Han Mahmut Müküs’ün Beyi oluyor. Bu ailenin birçok torunu şimdi Van’da ve diğer yerlerde yaşıyorlar, örnek olarak eski Kürt milletvekili Gülşen Orhan Şêxî Beyin, araştırmacı Sinan Hakan ise Han Mahmut’un torunudurlar..

19 Orienten, Post- och inrikes tidningar, 20/7 1846.

20 Nado Maxmûdov, Sîyarê Hespê Boz, Riya Teze, 24/2 1990.

21 Nado Maxmûdov, Rasthatên Nebîrkirî, Yêrêvan, 1987. Wergera ji ermenkî: Têmûrê Xelîl. Ermeniceden Kürtçeye Têmûrê Xelîl tarafından çevrilen bu anılar daha kitap olarak basılmamıştır. Bu kaynağın bir kopyasını yararlanmak üzere bana veren Têmûrê Xelîl’e çok teşekkür ederim.

22 Têmûrê Xelîl, Eliyê Evdilrehman ki ye?, Roja Nû, nr 4/1984.

23 Eliyê Evdilrehman, Şer Çiya De, 1989, s.351-372. 24 Mehmed Dehsiwar, Şopa Xeterê, 2018, s.7. Roman hakkındaki şu tanıtım yazısına da bakılabilir: Rohat Alakom, Romaneke Polêsî: Şopa Xeterê, Bîrnebûn, nr 70/2018. 25 Fêrîkê Ûsif, Berevoka Berhema II, Yêrêvan, 2008, s.131.

26 M. Lazerev, Pirsa Kurdan, wergervan: Têmûrê Xelîl, Weşanaên Roja Nû, 1999, s.406.

27 Qanadê Kurdo, Akademîk Orbelî Çawa Kurdnas, Riya Teze, 26/7 1970.

28 Orbelî, Folklor i Bit Moksa, Moskva, 1982.

29 Î. A. Orbelî, Li Muksê Folklor û Jîyana Rojane, Nûbihar, 2011. Amadekar: Sînan Hakan, wergêr: Têmûrê Xelîl.

30 I. A. Orbeli, Kurdsko-ryssskiy slovar, Êrêvan, 2002.

31 Karlênê Çaçanî, s.22-24.

32 Karlênê Çaçanî, s.23.

33 Kürtlere yönelik bu baskılar hakkında Sinan Hakan bazı örnekler veriyor: “Müküs ve Gevaş’ta Taşnaklar günahsız birçok Kürdü katletti. Benim ailemden de sebepsiz yere öldürülmüş birçok kişi var. Han Mahmut’un kardeşi Sêvdîn Beyin torunu olan dayım ailesiyle Gevaş’ın Arpêt köyüne yerleşmişti. Bugün Arpêt’te Taşnakların yaptığı soykırımdan kalma bir mezarlık var ve o aileden suçsuz, günahsız kadınlar, çocuklar orada yatıyor. Muhtıla Bey onları çağırmış ve kısa sürede Müküs’e gelmelerini istemişti fakat onlardan bazıları Ermeni köylülerine kandılar. Ermeni komşuları onlara: “Korkmayın, silahlarınızı bize teslim edin, biz Taşnakların size bir şey yapmalarına izin vermeyiz” dediler. Fakat sonuç böyle olmadı. Bu soykırım yerli Ermenilerin eliyle olmadı Taşnaklar gerçekleştirdi bunu. (Sinan Hakan’ın 25/02/2010 tarihli mektubundan).

34 Burçin Gerçek, Akıntıya Karşı Ermeni Soykırımında Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler, 2016, İletişim Yayınevi, s.220-212.

35 Emre Can Dağlıoğlu, 1895’te Van’da Şiddetin Bilançosu: Son Ahtamar Katolikosu III. Khaçadur’un Raporu, Agos,18/11 2019.